Nesimî mahlasını kullanan birkaçozan vardır. Bunlardan en çok tanınanlar Seyyid Nesimî, Can Nesimî, Kul Nesimî, bir de 20. yüzyılda yaşayan Nesimî Çimen’dir. Bazı araştırmacılar Seyyid Nesimî ile Can Nesimî’nin aynı kişi olduğunu ileri sürmektedirler. Bugün sizlere tanıtacağımız Kul Nesimi'nin yaşamıyla ilgili ayrıntılı bilgi pek fazla değildir. Ancak şiirlerinden 17. yüzyılda yaşadığı ve Katibi, Alioğlu, Dedemoğlu gibi halk ozanlarıyla aynı çağda yani, 4. Murat döneminde yaşayan bir ozan olduğu anlaşılmaktadır. Kimi zaman başının derde girdiği, mahkemede yargılandığı da şiirlerinde görülmektedir.
   Mahkemede sual sordu kadılar
Kitapları orta yere kodular
Sen bu ilmi kimden aldın dediler
Ustamdan almışam, pirden gelürem.
"Mahlasım Nesimî adım Ali'dir" dizesine dayanılarak asıl adının Ali olduğu anlaşılan Kul Nesimî, uzun süre 1404 yılında derisi yüzülerek öldürülen Azerî ozanı Seyyid Nesimî ile karıştırılmış; şiirleri bir çok mecmuada Seyyid Nesimî 'nin adıyla yayımlanmıştır. Araştırmacılar yıllar sonra Seyyid Nesimî 'den başka, tekke edebiyatının önde gelen isimlerinden Kul Nesimî adlı Hurufî bir halk ozanının yaşadığını belirleyebilmişlerdir.
 Bugüne değin Kul Nesimî'nin şiirlerinden pek azı ele geçmiş, uzun bir süre 
onlar da Bağdatlı Nesimî 'nin sanılmıştır. İlk olarak Sadettin Nüzhet Ergün,
“Bektaşi Şiirleri” adlı eserinde yeni bir şair karşısında olduğumuza işaret etmiş,
ozanın hayatı hakkında bilgi vermeden altı şiirini yayınlamıştır.

Şiirlerinde kullandığı dilden, iyi bir eğitim gördüğü anlaşılan
Kul Nesimî şiirlerinde hem aruz ölçüsünü, hem de hece ölçüsünü başarıyla 
kullanmış; her iki türde de çok değerli eserler bırakmıştır. Hece ölçüsüyle
yazdığı deyişleri halk arasında daha çok yayılmış ve sevilmiştir.
Daha çok tasavvufla ilgili konuları işleyen Kul Nesimî 'nin ancak 200 kadar şiiri günümüze ulaşabilmiştir. Bunlardan bazıları da halk arasında türkü olarak söylene gelmiştir.
Ben melâmet hırkasını kendim giydim eğnime
Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne

Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni
Gâh giderim medreseye ders okurum hak için
Gâh giderim meyhaneye dem çekerim kime ne

Sofular haram demişler bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne

Sofular secde ederler mescidin mihrâbına
Benim ol dost eşiğidir secdegâhım kime ne

Nesimî
’ye sordular ki yarin ilen hoş musun
Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne
Nazar kıl gönlüm şehrine
Dünya fani dost sevdiğim
Aşığa bunca sitemler
Bi-revadır dost sevdiğim

Bunca yıldır ceht eylerim
Gönlüm ayrılmıyor senden
Hep benim senden umduğum
Bi-nevadır dost sevdiğim

Yüzü kara şol rakipler
Neler söylemiş hakkımda
İsmi müsemma hak için
İftiradır dost sevdiğim

Ademin hakkı hak için
Düşmanımı şad eyleme
Hep benim senden umduğum
Merhabadır dost sevdiğim

Gel ha gel ha Kul Nesimi
Lebinde var türlü bade
Aşığa bu cevr ü cefa
Revadır mıdır dost sevdiğim
Canım erenlere kurban
Serim meydanda meydanda
İkrârım ezelden kadim
Canım meydanda meydanda
Yanarım yoktur dumanım
Gönlümde yoktur gümânım
Al malım bağışla canım
Varım meydanda meydanda
Kellem koltuğuma aldım
Kan ettim kapına geldim
Ettiğime pişman oldum
Dâr'ım meydanda meydanda
Münkir rakipten kaçın
Müminim hulle don biçin
Ben bülbülüm bir gül için
Zârım meydanda meydanda
Gerçek olan olur gani
Gani olan olur veli
Nesimî'yim yüzün beni
Derim meydanda meydanda
Şem'e düşen pervâneler
Gelsin bir hoşça yanalım
Aşka düşen divâneler
Gelsin bir hoşça yanalım
Yanmaktır bizim kârımız
Harcedelim hep varımız
Pervâneler yâranımız
Gelsin bir hoşça yanalım
Bülbül yuvan yıkıldı mı
Yavrun yere döküldü mü
Ölüm sana dokundu mu
Gelsin bir hoşça yanalım
Varım söylen şol bülbüle
Neden âşık olmuş güle
Ermek istersen ol Kül'e
Gelsin bir hoşça yanalım
Nesimî döğünsün taşlar
Akıtalım gözden yaşlar
Hak tariktir hey kardaşlar
Gelsin bir hoşça yanalım