Urfa’da son yüzyılda, ilk akla ses sanatçılarından biri Hamza Şenses’tir. Genç yaşında saçı döküldüğü için “Kel Hamza” lakabıyla tanınır, plaklarda ise “Urfalı Hamza Şenses” olarak geçmektedir.
Hamza Şenses , 1904 yıllında Urfa’da, Büyükyol’da bulunan Vali Fuat Caddesi, Hilal Sokak’ta 21 nolu evde doğmuştur. Lakapları “Hacı Hamolar”dır. Anne tarafından Tanburacıoğulları’ndandır. Kürkçülük yapan babasının ismi Mustafa, annesinin ismi ise Zeliha’dır. Ailenin iki çocuğundan biridir. Kardeşinin ismi ise İbrahim Halil’dir. Kürkçülük yapmakta olan kardeşi 1968 yılında vefat etmiştir. “Hanım” isminde dayısı kızı ile evlenmiştir. Eşi Hanım, 1978 yılında vefat etmiştir. Hayriye, Zeliha ve Türkan isminde üç kızları olmuştur. kızları Türkan küçük yaşta vefat etmiştir.
Ses sanatkârı ve bestekâr olan Hamza Şenses, 1939 yılında Urfa’da Nacar Pazarı üstünde bulunan Çardaklı Kahve’den düşerek vefat etmiştir. Mezarı Bedi-üz zaman Mezarlığı’nda Hızmalı Köprü’nün karşısındadır.
MÜZİK HAYATI
Hamza Şenses, herhangi bir okula gitmemiş, ama meraklı olduğu için okuma yazmayı kendi kendine öğrenmiştir. Genç yaşından itibaren şiirler yazmış ve besteler yapmıştır.
Hamza Şenses’in esas mesleği keçecilik’tir. Keçecilik yaparken sesi güzel olduğu için kendi kendine türkü hoyrat söylermiş. Hoyrat okuduğu bir sırada, ustası ve arkadaşları “Hamza, sesin güzel, niye plağa okumuyorsun?” demişler. O zamanın Urfa’sında keyf için müzik yapılıyor, para karşılığı çalmak-söylemek, ayıp sayıldığından, Hamza düşünüp taşınıyor, gidip dayılarına durumu anlatıyor. Onlardan müsaade alıyor. Dayıları da “yetimsin, ihtiyacın vardır, sesin de güzel, sen bilirsin” deyince, çeşitli yerlerde okumaya başlıyor. Halk tarafından sevilip takdir edilmeye başlanınca plak yapmaya gidiyor. Plağı çıkınca artık ünü Urfa sınırlarını aşıyor ve Urfa dışından da gazinolarda çalışmak üzere teklifler almaya başlıyor. Böylece vefat ettiği tarihe kadar gerek Urfa’da, gerekse birçok vilayette çeşitli müzik meclislerine, konserlere katılıyor ve gazinolarda ses sanatkârı olarak çalışıyor.
Bağlama, tambur ve cümbüş çalmasını bilen Hamza Şenses, Urfa’nın ünlü ses sanatkârı Mukım Tahir'le aynı dönemlerde yaşamıştır. Şanlıurfa'da Çardaklı Kahve ve Aynzeliha Gazinosu’nda programlar yapmıştır. Bir müddet de Diyarbakır, Gaziantep, Adana ve İstanbul sahnelerinde çalışmıştır.
Hamza Şenses, Urfa sıra geceleri, dağ yatıları, asbap gecelerindeki müzik meclislerine katılmış, devrin müzik ustalarıyla meşk etmiştir. 11 Nisan Urfa’nın düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle düzenlenen gecelere katılıp radyo programları yapmıştır. Urfa Halkevi müzik grubu ile yıllarca sahneye çıkmış, sayısız konserler vermiştir.
Hamza Şenses’in altı plak kaydı bulunmaktadır. Adam ağladan oldum, Aşkın ne derin yâreler açtı ciğerimde, Diyarbakır bu mudur, Kışlalar doldu bugün , Nere gidim kardaş nerem var, Ne hoş olur mahpushane havası,Urfa dağlarında gezdiğim çağlar gibi türkü ve uzun havalar kaynak kişi olarak Hamza Şenses’ten derlenerek TRT repertuarına alınmıştır.
Hamza Şenses’in sesi çok güzel olup güçlü ve yanıktır. Bilhassa hoyrat ve gazelleri çok güzel okumuş ve dinleyenleri etkilemiştir. Sesi o kadar çok yüksekmiş ki, gece Urfa Kalesi’nde okuduğunda, 6-7 kilometre mesafedeki Karaköprü’de sesi duyulurmuş. Plaklara okuduğu uzun havaları, kendine has tavırla okumuştur. Günümüzde birçok sanatçı bu uzun havaları, Hamza Şenses’in okuduğu şekilde okumaktadır.
Hamza Şenses; titiz bir insandır, temiz giyinmeyi sever, devamlı başında fötr şapka, takım elbise giyer, kravat takar. Urfa’nın 1930-40’lı yıllarına göre çok modern giyinen biridir.
Çok kibar ve duygusal biri olan Hamza Şenses, çocuklarına çok düşkündür. Onlarla sohbet etmeyi, şakalaşmayı, onlara hediye almayı sever. Annesi ile kıra giden kızı Türkan’ın, kayadan düşerek beyin kanaması geçirmesi, yıllarca hasta yatması ve neticede ölümü, Hamza Şenses’e bu nedenle çok tesir etmiştir. Çok sevdiği kızının ölümü üzerine ”Aşkın ne derin yareler açtı ciğerimde/Bir makbere döndü koca dünya nezerimde” sözleriyle başlayan uzun havayı bestelemiştir.
Az sayıda plak yapmış olmasına rağmen sesi ile yurt çapında tanınmış, devrinin en ünlü okuyucularından biridir.
ÇARDAKLI KAHVE’DEN DÜŞÜP ÖLMESİ
Hamza Şenses,1940’lı yıllarda Urfa’nın içkili ve müzikli yeri olan ve Herrane Kedosu’nun işlettiği Çardaklı Kahve’de haftanın birkaç günü program yapmaktadır. Programı olmadığı bir gece Hamza’nın evde canı sıkılır. Çalıştığı Çardaklı Kahve’ye gitmek üzere giyinir. Kızı Zeliha’yı yanına çağırır “Kızım ben gidiyorum bir diyeceğin var mı” diye sorar. Boynunu göstererek “Beni buradan öp, beni kokla, baba kokusu buradan gelir” diyerek, kendisi de kızını öper ve evden ayrılır. Çalıştığı yere gelip uygun bir masaya oturur. Yiyeceğini içeceğini söyler. Bu sırada başka masada oturanlar “Hamza biliyoruz izinlisin ama sen olmadan olmuyor. Çık bizim için birkaç eser oku” derler. Hamza da “Madem ısrar ediyorsunuz, çıkıp sizin için bir tane okuyayım” der. Sahneye çıkıp bir türkü okur. Sahneden inerken orada bulunanlardan biri kendisini ısrarla masaya davet eder. O, teşekkür ederek kendi masasına yönelir. Çağrılan masaya gitmediği için o masadakiler kendi arasında tartışmaya başlar. O masada oturanlardan biri “Bu Hamza da kendini çok beğenmiş, tenezzül edip masamıza gelmedi” der, öbürü de “Hamza benim arkadaşım, arkadaşıma laf söyleyemezsin” diye cevap verir. Tartışma kavgaya dönüşür. Hamza onların yanına gelip, “Ayıptır, arkadaşsınız, niye kavga ediyorsunuz, yiyin için güzel güzel evinize gidin” der. Mevsim kış ve her taraf karlıdır. Masada oturanlardan biri: “Zaten kavga senin yüzünden çıktı, yürü git”” deyip Hamza’yı iter. Çardaklı Kahve’nin de etrafı ince tel örgü ile kaplıdır. Alkol de almış olan Hamza, itelemenin tesiri ile ince tel örgünün üzerine düşer, tel örgü yıkılır, Hamza, birinci katta bulunan Çardaklı Kahve’den, Nacar Pazarı’nın içine düşer. Düşerken kafası nacarların önünde bulunan kütüğe çarpar. Kahvede bulunanlar Hamza’nın aşağıya düştüğünü görünce kaçarlar. Gece devriyesinde gezmekte olan bekçiler, onu boylu boyunca uzanmış görürler, sarhoş sanıp, kaldırıp eve getirirler. Annesine ”Bu çok sarhoş, bunu yatırın” derler. Annesi, oğlunun başını yastığa koyarken eline kan gelir. “Oğlumun kafası kırılmış, ne oldu, nerden düştü?” diye sorduğunda, Zaptiyeler “Herrane Kedosu’nun kahvesinden düşmüş” derler. Aradan iki üç saat geçtikten sonra Hamza ayılmaz, bunun üzerine hastaneye götürürler. Hamza kafası üzerine düştüğü için beyin kanaması geçirmiştir. Onu hemen ameliyata alırlar, fakat kafasındaki darbe ağır olduğu için kurtulamaz ve vefat eder.
TÜRKÜ VE UZUN HAVALARININ HİKÂYESİ
Hamza Şenses hayatı boyunca ayrılık, yokluk, evlat acısı gibi birçok sıkıntılar çekmiştir. Bu nedenle eserlerinin hemen hepsinin birer hüzünlü hikâyesi vardır. “Kışlalar doldu bugün” ve “Diyarbakır bu mudur” eserlerini ayrılık üzerine, “Urfa dağlarında gezdiğim çağlar” uzun havasını ise vurulup öldürülen dayısı Ali’nin üstüne, “Aşkın ne derin yâreler açtı” uzun havasını çocuk yaşta ölen çok sevdiği kızı Türkân için, “Adanalı esmer olur yan bakar” türküsünü de Adanalı bir arkadaşının üstüne bestelemiştir.
“Kışlalar doldu bugün” uzun havasının hikâyesi
Hamza Şenses’in kardeşi İbrahim, Diyarbakır’da askerdir. Eskiden askerlik süresi şimdiki gibi olmayıp 3-4 yıl sürer, savaş dönemlerinde daha fazla sürdüğü de olurdu. İşte, Hamza, uzun zamandan beri askerliğini yapmakta olan kardeşi İbrahim’i özlemiştir. Onu görmek için Diyarbakır’a gider ve kardeşinin askerlik yaptığı tabur’un nizamiyesine varır.. Nizamiyede olan yetkililer “Kardeşiniz görevde, görüşmeye çağıramayız” derler. Uzak yoldan geldiğini, birkaç dakika bile olsa kardeşini görmek istediğini söylese de orada bulunanlar ”yasaktır” deyip kabul etmezler. Bunun üzerine tabur komutanıyla görüşmek istediğini söyler, zor bela tabur komutanıyla görüştürülür. Tabur komutanı babacan tavırlı birisidir. Onu iyi karşılar. Bunun üzerine Hamza Şenses, kendini tanıtır. Uzun yoldan geldiğini, kardeşini görmek istediğini söyler. Tabur komutanı da müziğe meraklıdır ve Hamza Şenses’in ismini önceden duymuştur. Bu nedenle kendisine çay, kahve ikram edip ağırlar. Kardeşi İbrahim’i odasına çağırtıp görüştürür.
Görüşme biterken Tabur komutanı Hamza Şenses’e, “Buraya kadar gelmişken bir gece yapalım” der. O da kabul edince, taburdakilere güzel bir gece yapılır. Hamza Şenses, kardeşi İbrahim’den ayrılmanın üzüntüsü ile o gecede;
Kışlalar doldu bugün
Doldu boşaldı bugün
Gel kardaş görüşelim
Ayrılık oldu bugün
Naçar eliden vah vah yâr yâr
Geceler yârim oldu
Ağlamak kârım oldu
Her dertten yıkılmazdım
Sebebim zalim oldu
Garib eliden vah vah yâr yâr
bestesini yapar ve orada bulunanlara okur. Çok sevilen bu eserini daha sonra plağa okuyarak ölümsüzleştirir.
“Diyarbakır bu mudur” türküsünün hikâyesi
Urfalı Hamza Şenses’in ayrılık üzerine yaktığı en güzel türkülerinden biridir. Hamza Şenses, Urfa’nın meşhur ses sanatkarlarından biridir. Taş plak yapınca ünü bütün yurt çapına yayılır. Bunun üzerine esas mesleği olan keçeciliği bırakarak, artık ses sanatçılığı ile geçimini temin etmeye başlar. Urfa’da, Aynzeliha Gazinosu, Çardaklı Kahve gibi müzikli yerlerde çalışır. Zaman zaman da Gaziantep’e, Adana’ya gidip oradaki gazinolarda çalışır. Sık sık gittiği yerlerden biri de Diyarbakır’dır. Diyarbakırlılar Hamza Şenses’i çok sever. Diyarbakırlı meşhur ses sanatkârı Celal Güzelses de Hamza’nın en yakın arkadaşlarından biridir.
Hamza Şenses, davet üzerine birkaç gün çalışmak üzere Diyarbakır’a gider. Fakat ısrarlı talepler üzerine programını birkaç kez uzatır ve böylece uzunca bir süre Diyarbakır’da kalır.
Birkaç günlüğüne gidip, bir aydan fazla kalan Hamza’dan bir haber alamayan ailesi meraklanır. Babasını çok seven kızı, babasına, hem özlemini hem de endişesini dile getiren bir mektup yazarak gönderir. Mektubunun sonuna da şu dörtlüğü yazar “Diyarbekir bu mudur, testi dolu su mudur, gittin ki tez gelesin, tez geldiğin bu mudur”. Hamza Şenses, kızının mektubunu ve sonundaki mısraları okuyunca, içine ayrılık ateşi düşer, eşine ve çocuklarına özlemini mısralara dökerek adeta kızına cevap verir. “Diyarbakır dört köşe, içinde billur şişe, Allah sabırlar versin, yarından ayrılmışa” Gurbette ayrılık hasreti ile kızının yazdığı ve kendisinin kızına karşılık yazdığı mısraları beste haline getirip daha sonra plağa okur. O günden bu güne bu türkü sevilerek söylenmektedir.
Diyarbekir bu mudur elleri kınalı
Desti dolu su mudur gözleri sürmeli
Gittin ki tez gelesin elleri kınalı
Tez geldiğin bu mudur elleri kınalı
Diyarbekir dört köşe elleri kınalı
İçinde billur şişe gözleri sürmeli
Allah sabırlar versin elleri kınalı
Yarinden ayrılmışa gözleri sürmeli
PLAKLAR VE TRT ARŞİVİNDEKİ ESERLER
1. Adanalı esmer olur yan bakar
Plak-Sahibinin Sesi
2. Adam ağladan oldum
TRT THM Rep no:5, Derleyen: Abuzer Akbıyık-Bakır Karadağlı
3. Aşkın ne derin yâreler açtı ciğerimde
Plak-Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 49 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
4. Aya bak yıldıza bak (Leylam leylam)
Plak-Sahibinin Sesi
5. Ay doğar aşmak ister (Nazmiye Türküsü)
Plak-Sahibinin Sesi
6. Diyarbakır bu mudur
Plak-Sahibinin Sesi-AX2139
TRT THM Rep no: 1761 Derleyen ve Notalayan: Nida Tüfekçi
7. Duman duman olmuş karşıki dağlar
Plak-Sahibinin Sesi
8. Kız adın Fatma güzel
Plak-Sahibinin Sesi
9. Kışlalar doldu bugün (Urfa beşiri hoyratı)
Plak-Sahibinin Sesi-AX2139
TRT THM Rep no: 287 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
10. Mendil bağlarım yandan (Öpmeye de kıyamadım)
Plak-Sahibinin Sesi
11. Nere gidim kardaş nerem var
TRT THM Rep no: 316 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
12. Ne hoş olur mahpushane havası (Mahpushane Türküsü)
Plak-Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 312 Derleyen: Bakır Karadağlı
13. Urfa dağlarında gezdiğim çağlar (Urfalı Ali Türküsü)
Plak –Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 362 Derleyen: Muzaffer Sarısözen
14. Kırmızı gül goncasını
Plak-Sahibinin Sesi
Dipnotlar:
* Şanlıurfa Nüfus Müdürlüğü’ndeki Kaydı; Adı soyadı: Hamza Şenses, T.C No: 6051401840, Baba adı: Mustafa:, Ana adı: Zeliha, Doğum Yeri ve Tarihi: Urfa-1320, Medeni hali ve Dini: Evli-İslam, Tescil Tarihi: 24/02/1320, Ölümü:01.01.1939.
* Hamza Şenses’in Türkan ismindeki kızı, nüfus kayıtlarında görülmemektedir. Torunu Hamza Ece’nin ifadesine göre Hamza Şenses’in Türkan isminde bir kızları olmuş, Türkan çocuk yaşında öldüğünden nüfus kayıtlarına geçmemiştir.
* Nacar Pazarı: Şanlıurfa’da Akarbaşı mevkii’nde yer alan marangozların bulunduğu çarşı.
* “Kışlalar doldu bugün” ve “Diyarbekir bu mudur” türkülerinin hikayesi Abuzer Akbıyık tarafından, Hamza Şenses’in torunu Hamza Ece’den derlenmiştir.
KAYNAK: ABUZER AKBIYIK.COM