17 Ocak 1925 tarihinde Erzincan’ın Çayırlı ilçesinde doğdu. Büyükannesinin çocuğu olmadığı için babası Veli çocuğunu nenesine verdi. Nüfus kaydını Büyükannesi Rindi Hanım kendi üzerine yaptı. Dedesi ile Büyükannesinin yanında büyüdü. Asıl adı Davut Ağbaba'dır ancak deyişlerinde "Davut Sulari" mahlasını kullandı.

Müzik ve aşıklıkla ilgili ilk derslerini Tasavvuf şairi olan dedesi Kaltık Mehmet Ağa’dan aldı. 17 yaşında bade içerek aşık oldu. Paşa Doğan adlı akrabasından da aşıklık geleneği ve bağlama konusunda yardım gördü. O dönemden sonra da çalıp söyledi.

Konya Âşıklar Bayramının oluşturulmasında emeği geçen Sulari, 4 yıl kadar Ankara ve İstanbul Radyolarında "Bölge sanatçısı" olarak yayınlara katıldı.

Türkü, atışma, güzelleme dallarında büyük bir yeteneğe sahipti. Özellikle Alevi kökenli âşıklar içerisinde atışma alanında farklı bir yeri olan Sulari'nin bu özelliği türkülerindeki zenginliğin gelişmesinde önemli katkı sağladı.

Türkiye’nin birçok yerini at sırtında gezerek her gittiği yerde türküler, güzellemeler söyledi. Uzun yıllar çeşitli Avrupa ülkelerinde de dolaşan Sulari, kendine özgü türkü söylemesiyle Mahzuni Şerif’ten, Arif Sağ’a birçok insanı etkilemiş, dönemin en önemli aşıklarındandır. Ayrıca Daimi gibi birçok aşığa ustalık yaptı.

Aşık Reyhani ile birlikte Türkiye’nin çeşitli yerleri dışında, İran, Irak ve Suriye’yi dolaşarak çalıp söyledi. Özellikle 1970'li yıllarda ise çeşitli Avrupa ülkelerinde uzun süre dolaşarak konserler verdi.

Davut Sulari alışılagelmiş bir âşıklar meclisi sırasında Erzurum’da öldü.


ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:


- 1 -

İşte yetimlerin yetimi benim
Çok cehd ettim gülemedim ne yazık
Bu dünyaya geldiğimden yoksulum
Ben neyim hiç bilemedim ne yazık

Her kimlere el attımsa koptu dal
Ne takatim kaldı ne de bir mecal
Bir yakınım yok ki olam hasbi hal
Fesat hile olamadım ne yazık

Giden gitme mihnet bırakmaz peşin
Gel Davut Sulari yok ahbap eşin
Yaren akraba tavlukat kardeşin
Dediğimde kalamadım ne yazık

- 2 -

Şu havayı gönül payedarından
Yarana elveda edelim yeter
Yedi nar sunanlar yandı narından
Cehennemden çıkıp gidelim yeter

Ben dervişem hoşça kervan düzmüşem,
Gönlüm bahar yeli gibi sezmişem
Dalgıcım aşk deryasında yüzmüşem
Naz etme ey bülbül sedalım yeter

Davut Sulari'yim mânâ-yı natık,
Biz araf ehline uymuşuz artık
İlm-i cavidandan mücevher sattık
Gönül kervanını güdelim yeter

- 3 -

Gahmut yaylasından aşarken yolum
Gördüm ki yaralı ağlar bir ceyran
Avcı vurmuş kanları yere akar
İniler sızılar ağlar bir ceyran

Çifte kuzusu var dağlar maralı
Kuduretten kaşı gözü karalı
Avcı vurmuş anaları yaralı
İniler sızılar ağlar bir ceyran

Davut Sulari'yem olmuşam nöker
Ceyran avuç avuç gözyaşı döker
Bizim yaylalarda sürüler yatar
İniler sızılar ağlar bir ceyran