Agâhi, 1860 yılında Sivas’a bağlı Şarkışla ilçesinin Kılıççı köyünde doğdu. (Bazı kaynaklarda doğum tarihi 1871, ölüm tarihi ise 1916 olarak verilmektedir). Asıl adı Veli olupşiirlerinde “Agâh” veya “Agâhi” mahlaslarını kullanmıştır.

Babası köyde “Moroz Kâhya” lakabıyla anılan Hamza’dır. Ailesi aslen Malatya kökenli olup Arapkir ilçesinin Mestmur köyünden Şarkışla’ya göçerek, Kılıççı köyünü yurt edinmişlerdir.

Agâhi’nin çocukluğu köydeki diğer yaşıtları gibi hayvan otlatmakla, çift-çubuk işlerine yardım etmekle geçti. Delikanlılık çağına gelince Hardal Köyü yakınlarındaki Kerem Ali Baba Tekkesi dervişlerinden asıl adı Mahmut olan Zileli Vacit’le tanıştı. Derviş Mahmut güzel bağlama çalan, aşıklık geleneğini, halk şiirini bilen, tasavvuf konularında donanımlı bir zattı. Agâhi âşık geleneğini, eski âşıkların deyişlerini ve bu kültürün inceliklerini Derviş Mahmut’tan öğrendi.

Önceleri Derviş Mahmut’tan öğrendiği usta malı deyişleri söyleyerek deneyim kazandı. Belli bir olgunluğa eriştikten sonra kendine ait şiirler söyleyerek ozan kervanına katıldı. Şiirlerindeki güçlü anlatımla da ozanlar arsında kendine iyi bir yer edindi. İlk şiirlerinde Veli mahlasını kullandı. Daha sonra ölünceye dek kullandığı Agâhi mahlasını aldı. Ancak bu mahlası ne zaman ve kimden aldığına ilişkin kesin bir bilgi yoktur.

Agâhi şiirlerinde, en çok tasavvufla ilgili konuları dile getirmiş; bunun yanısıra taşlama, aşk, gurbet, doğa ve insan sevgisiyle ilgili konuları da ustalıkla ve duru bir Anadolu Türkçe’siyle işlemiştir. Çevresindeki olaylara duyarsız kalmamış, yaşadığı dönemle ilgili çok önemli bilgileri de şiir diliyle sonraki kuşaklara aktarmıştır.

Bir süre aruz ölçüsüyle de şiirler yazan Agâhi daha sonra bundan vazgeçerek hece ölçüsüne yoğunlaşmıştır. Deyişlerinde Halk şiirimizin çok sevilen 11 ve 8’li hece ölçülerini kullanmıştır. Halk Edebiyatımızın önemli söz sanatlarından “cinas” a da şiirlerinde çokça yer vermiştir.

Dönemin Beyrut Valisi aracılığıyla, Sivas Valisi Reşit Akif Paşa tarafından bir dönem Şarkışla Tahsildarlığı görevine getirilen Agâhi, İstanbul’dan Rodos’a, Adana’dan Halep’e dek birçok yeri dolaştı.

1911 yılında Pınarbaşı tahsildarlığına geçti, 1916 yılında bu görevden ayrılarak köyüne döndü. Sonraki beş yıl köyünde yaşadı. Yakalandığı kolera hastalığından kurtulamayarak 1921 yılında yaşamını yitirdi. Şarkışla’nın Garipler Mezarlığına defnedildi.

Şiirlerinden Örnekler:

- 1 -

Seher vakti çaldım yarin kapısın
Baktım yarin kapıları sürmeli
Açtırdım kapıyı girdim içeri
Çıkageldi bir gözleri sürmeli

Öptüm ellerini girdim içeri
Aklımı başımdan aldı o peri
Dedim sende buldum halis gevheri
Dedi seni bir mihenge sürmeli

Bir yapı görmedimsenin yapında
Oynanılmaz urganınla ipinde
Ölenecek bekleyim mi kapında
Dedi: Yok yok seni burdan sürmeli

Dedim ki: Ne kadar yüzümden bezdin
Etim kebap ettin derimi yüzdün
Âşık katletmeye silah mı dizdin
Martini mavzeri bir de sürmeli

Şu kevn-ü mekanı tuttu ışığın
Nöbeti bekleyen alır keşiğin
Beklemelibir sultanının eşiğin
Günde yüz bin kere yüzler sürmeli

Agâh dolu içti kanlı yaş ile
Hak bulunmaz hayal ile düş İle
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli

- 2 -

Gam kasavet keder başa derildi
Ancak bu yarayı yazan dağıdır
Bu dert bize ta ezelden verildi
Sinemdeki olan yürek dağıdır

Gönül Tutulmazdı her tuzağ ile
Ahir tutup bend ettiler bağ ile
Dağ vurdular dağladılar dağ ile
Dediler ki bizim yozun dağıdır

Görmez misin şu Ferhat’ın işini
Kerem sevda için çekti dişini
Ben de dolanayım dağlar başını
Desinler ki: Bu dağ Mecnun dağıdır

Dertli Kerem ile Behlül-û Dânâ
Onlar aşk elinden oldu divana
Agâhi şûara olmuştur amma
Saçma sapan söyler sözü dağıdır

- 3 -

Dost eline giden sail dur eğlen
Muhabbetnamenin sırası geldi
Mevlâyı seversen hemen bir eğlen
Şimdilik gönlüme burası geldi

Gelmedi sevdiğim bilmem ne güne
Tahammül kalmadı düne bugüne
Hayâl meyâl yâr gözlerim ögüne
Sevdiğim kaşların karası geldi

Nice yetimler var halli balınca
Boynu eğri benzi sarı kalınca
Çıkmaz bu dert benden ta ki ölünce
Derler ki yürekte yarası kaldı

Mektubum ol yâre var böyle söyle
Bunca hasiretlik kalır mı böyle
Vacida eğlenme gel kerem eyle
Vallahi (*)Veli’nin göresi geldi

(*) Agâhi'den önceki mahlası.

ihsanozturk.com