Feryâdi 1824 yılında Sivas’a bağlı Zara ilçesinin Zoğallı köyünde doğdu. Babası Yusuf, Divriği'nin Ganut Köyünün yerlilerinden olup çiftçilikle geçimini sağlamaktaydı. Ancak köydeki tarlaları pek verimli değildi. Tanıdıklarının aracılığıyla Zara'’nın Zoğallı Köyü'nde arazi alıp oraya yerleşti. Feryadi, Zoğallı'da doğdu.

Asıl adı Mehmet’tir. Şiirlerinde önce Kul Yusuf, daha sonra Feryâdi mahlaslarını kullandı. Bu yüzden şiirleri 16. Yüzyılda yaşayan Kul Yusuf’ la ve Ulaş'ın Baharözü Köyü'nde doğan Feryâdi ile yer yer karıştırılmaktadır.

Feryâdi'nin çocukluk ve gençlik yıllarıyla ilgili pek fazla bilgi yoktur. Hangi ozanlardan etkilendiği, nasıl ozan olduğu, bağlama çalmayı kimden ya da kimlerden öğrendiği, mahlâsını nasıl aldığı hep yanıtı olmayan sorular olarak kalmıştır.

Çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını çiftçilik yapan babasına yardım ederek geçiren Feryâdi 24 yaşında pir elinden dolu içmiş, o günden sonra da sazı elinde köy köy, kasaba kasaba dolaşmış, durmadan çalıp söylemiştir. Bir de herkesin onunla ilgili ortak görüşü, Sivas bölgesinin gelmiş geçmiş en iyi bağlama çalan ozanı oluşudur.

Bağlamasına "San Turna" adını vermişti. Meclislerde saz çalarken coştuğu zaman cezbeye tutulmuş gibi kendinden geçerdi. Bir gün saz çalarken sinirlenip kuvvetlice vurduğu, bütün tellerini kırdığı; bir başka gün sazının perdelerini keserek perdesiz çaldığı anlatılır. Bu türlü davranışlarından dolayı Feryâdi’ye halk "Deli Derviş" lâkabını takmıştı. Zamanla lâkabı adının da önüne geçmişti. Kimilerine göre de Feryâdi "Deli Derviş" değil, “Dolu Derviş” ti.

Feryâdi’nin bağlama düzenindeki ustalığı yörede kendinden sonra saz çalanları da etkilemiş, bağlamayı onun çaldığı gibi çalmak istemişlerdir. Bağlama düzeninde çok zor çalınabilen ve yörede “sarma” adıyla bilinen, sol elin becerisine dayalı bir çok pozisyon geliştirmiş; bu motifleri uzun havaların başında açış olarak kullanmıştır. Zamanla yörede bu folklorik motifler “Dervişnâme” veya “Deli Derviş Ayağı” diye adlandırılmış, “Deli Derviş Ayağı” nı çalabilmek, ustalığın bir göstergesi haline gelmiştir.

“Deli derviş ayağı” nı günümüze Kangal'lı (Mamaş Köyü'nden) Kurt Veli, Kangallı Ahmet Başer, Çamşıhılı Ali Metin ve M. Ali Karababa taşımışlardır. Nida Tüfekçi bu ezgileri Ali Metin’den yararlanarak notaya almış, genç kuşaklara aktarmıştır.

Feryâdi, çağının ünlü halk şairlerinden Kusuri ve Ruhsati ile aynı dönemlerde yaşamış, arkadaşlık etmiş, dost meclislerinde birlikte çalıp, söylemiştir. Döneminin önemli söz ustalarından biri olan Feryâdi, Koşma ve Semaî kalıplarından oluşan deyişlerinde tarikat, sevgi ve dostluk gibi konularla birlikte yaşadığı çağın sorunlarını da etkileyici bir dille ifade etmiştir. O yıllarda Divan Şairlerine verilen değerden olsa gerek, şiirlerinde yerel lehçenin yanı sıra Arapça ve Farsça sözcüklere de yer vermiştir.

Çağının ünlü halk şairleri Kusuri ve Ruhsati ile arkadaşlık etmiş ve onlar gibi yaşadığı çağın sorunlarını dile getirmiştir. Koşma ve Semaî kalıplarından oluşan deyişlerinde diğer tekke ozanları gibi tarikat konularını daha çok işlemiştir. Bunun yanı sıra sevgi, dostluk ve yardımlaşma gibi konuları da duru ve akıcı bir dille ifade etmiştir.

Feryâdi 19. Yüzyılın sonlarına doğru oğlu Ali ve torunlarıyla Zara’nın Zoğallı Köyü'nden Divriği’ye göç etti. Burada da istedikleri gibi bir düzen kuramadılar. Daha sonra Kangal'ın eski adı Mamaş, şimdiki adı Soğukpınar olan Köyü'ne göçtüler. Artık yaşı da bir hayli ilerlemişti. Ömrünün son yıllarını burada geçirdi…

Çileli bir yaşamdan sonra arkasında bir sürü eser bırakarak, 1904 yılında oğlunun yanında vefat etti. Mamaş köyünde de toprağa verildi. Yıllarca bakımsız bir halde olan mezarını 1975 yılında Mamaşlılar yaptırdılar..

Şiirlerinden örnekler:

- 1 -

Bugün gam yükünün tüccarı geldi
Çekemem bu derdi bölek seninle
Seni seven aşık sararıp soldu
Çekemem bu derdi bölek seninle.

Yine gam yüküne tüccar ben oldum
Lokman'a yetmeyip çaresiz kaldım
Medet Mürvet dedim kapına geldim
Çekemem bu derdi bölek seninle.

Gerçek aşı gafletinden uyanır
Muhammed'in gül rengine boyanır
Ancak bu cefaya Eyüp dayanır
Çekemem bu derdi bölek seninle

Seherde okunur Allah ü ekber
Duyunca titirer ol bab-ı Hayber
Selman’ın carına yetişen Hayder
Çekemem bu derdi bölek seninle

Bağımıza gazel düştü güz oldu
Geçti giden günler ömür az oldu
Feryadî’nin yaraları yüz oldu
Çekemem bu derdi bölek seninle

- 2 -

İdris terziliği icat etmeden
Geçti endazeden boyumuz bizim
Anka yaratmayız Kaf'a gitmeden
Bin bir çile çeker soyumuz bizim

Kapı değişemez bizim birimiz
Münkir kırk yıl yusa gitmez kirimiz
Hayatta pak eder bizi pirimiz
Murdar ölmemektir hayımız bizim

Bin bir sıramız var başı feslimiz
Cümle çarıklıyız yoktur meslimiz
Güruh-u Naci'dir bizim neslimiz
Münkire karışmaz soyumuz bizim

Dünya bize zindan münkire cennet
"Küllü men aleyna" buyurdu ispat
Kimsenin hakkında etmeyiz gıybet
Bağlıdır Rıza'ya payımız bizim

Feryadi alemde bire bağlıyız
Birde ikrarımız pire bağlıyız
Nur-u Ahmet nur-u yare bağlıyız
Bir derya, bulunmaz suyumuz bizim

- 3 -

Güller bitmiş viraneler yurdunda
Ne acayip ah eylemez sağlar hey
Kimi şad-ı hurrem kendi keyfinde
Kimisine firkat gelmiş ağlar hey

Nice kahramanlar geldi bu hana
Kimisi şah oldu gitti zamana
Benim deyu hükmederdi cihana
Hâkle yeksan oldu taht-ı tuğlar hey

Şu çarh-ı gerduna kanma dekbazdır
Evveli şadlıktır bahardır yazdır
Ahırı vay vayla bir ulu sazdır
Veliler nebiler göçtü inler hey

Türlü cevahirden alıp satardı
Çemeninde lâ’l ü mercan biterdi
Seher vakti andelipler öterdi
Viran kalmış bahçelerle bağlar hey

Usandım feleğin aselerinden
Doldurup verdiği badelerinden
Sefil Feryâdi’nin didelerinden
Ab-ı revan gibi yaşlar çağlar hey

Şad-ı hürrem: Mutlu,neşeli kişi.
Firkat: Ayrılık.
Hâkle yeksan:Toprakla bir.
Taht-ı tuğ: Saltanat.
Andelip: Bülbül.
Adûv: Düşman.
Dide: Göz.
Ab-ı revan: Akarsu.

ihsanozturk.com